Anasayfa / Evlilik / MAKALELER


  
MAKALELER

Gündelik konuşmalarda onca kullandığımız “yetişkin”, “kadın”, ve “erkek” kelimeleri son derece oynak bir o kadar da muğlâk kelimelerdir. Açıklamak için uğraştığımızda “son derece anlaşılır gibi görünen” başka kelimeleri, cümleleri de aslında “kendimizce” anladığımızı fark ederiz. Anlamları bu kelimeleri nerelerde kullandığımıza, hangi anlamları atfettiğimize, içeriğinden neler beklediğimize bağlı olarak sürekli değişir. Adeta günü gününe uymaz bu kelimelerin…   

Önce “YETİŞKİN” kelimesini inceleyelim:

Türk Dil Kurumu’nun resmi internet sitesinde bulunan Büyük Türkçe Sözlük’te (http://www.tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=YET%DD%DEK%DDN&ayn=tam) “Yetişkin” şöyle tanımlanmaktadır:

1. Yetişmiş, olgunlaşmış.

2. Evlenme çağına gelmiş (kız)

3. Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse).

4. Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan.

5. Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç.

Bu tanımların en anlaşılır görünen son maddesinden başlarsak… 18 yaşını doldurmasına kısa bir süre kalmış bir genç, kanuni olarak “yetişkin” sayılabileceği günleri iple çeker. Adeta doğum gününün ertesinde hayatı bütünüyle değişecek, anne-babasının egemenliğinden kurtulacak ve bağımsızlığını ilan edecek, kendisine koyulan kuralları reddetmek ya da kendi koyduğu kuralları uygulamak için “ben büyüdüm” diyebilecek, bedeni, ruhu ve ilişkileri üzerinde tek yetkili olacaktır… Sonra yaş gününün ertesinde uyanır ve aslında hiçbir şeyin değişmediğini fark eder. Değişenlerin de ancak kısmi şeyler olduğunu görür: 

İsterse ehliyet alabilir (çoğunlukla anne-babası kurs parasını verirse) ve araba kullanabilir (anne-babası arabalarını kullanmasına izin verir ya da ona araba alırlarsa),

Bankada hesap açtırabilir ve bunları kontrol edebilir (tabi para kazanıyorsa ya da kontrol edebileceği bir parası varsa);

İsterse ayrı yaşayabilir ya da evlenebilir (elbette ki bunları yapabilecek maddi ve duygusal gücü varsa), v.s.

Ancak temelde “özgürlük”, “hak sahibi olmak”, “kontrolü ele almak”, “karar vermek”, “sorumluluk almak”, “olgunlaşmak”, “yetişkin olarak kabul edilmek”, "inisiyatif kullanmak" gibi şeylerin yaşa değil, başka şeylere bağlı olduğunu fark eder. Bunların neler olduğunu bulmak ise farklı bir mesele haline gelir. Bir süre sonra 18 yaşını doldurmuş olan gencimiz fark eder ki, “özgür” hissetmek için önünde kat etmesi gereken çok yol vardır… 18 yaşını doldurması üzerine bir dolu sorumluluk yüklerken aslında çok az hak verir _ki bu hakları da önce kazanması gerekir. 18 yaşını doldurmuş genç toplumsal sorumluluklarını bilir mi; bunu bilemeyiz. Ancak üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğinde ya da “suç” teşkil edebilecek bir şey yaptığında artık ceza görecektir.  

“Yetişkin” kelimesinin sözlükte maddelenen diğer tüm açıklamalarına detaylıca baktığımızda her birinin yetersiz, eksik ya da muğlâk olduğuna kolaylıkla karar verebiliriz. İnsan yaşadığı süre zarfında sürekli değişir, sürekli yenilenir, olgunlaşır. Her geçen gün yeni bir şeyler öğrenir. Kendisinde değişim olmadığı halde bazen hayatın getirdiği kaçınılmaz değişimlere ayak uydurmak zorunda kalır. Her değişimle birlikte istek ve arzuları da değişebilir. 20li yaşlarda hayatı algılayışıyla, 30lu, 40lı, 50li yaşlarında hayatı algılayışı farklıdır.

Aslında yetişkin olmak:

• İçine doğduğumuz aileden yeterince bağımsızlaşabilmektir. Ailemizin, anne-babamızın çocuğu olmanın dışına çıkabilecek şekilde önce ailemizden boşanıp, sonra yeniden bir yetişkin olarak, onlarla yetişkin-yetişkine bir ilişki kurabilmektir. Onları eksileriyle ve artılarıyla “alelade”, “normal” insanlar olarak kabullenmektir.

• Bir yandan ailemizden bize miras kalanları üstlenirken, hem onlarda hem de kendimizde farklı olanları kabul edebilmektir.

• Bugünkü eksiklerimizin anne-babamızdan veya içinde büyüdüğünüz aileden etkilenen yönlerini fark ettiğimizde, bu eksiklerin üstesinden gelmenin yolunun ailemizin değişmesiyle mümkün olamayacağını, bunu ancak kendimizin başarabileceğini kabullenmemizdir. Geçmiş hatalarıyla ve sevaplarıyla nihayete ermiştir. Bugün bizimdir ve geleceği de bugün şekillendirecektir. 

• Yetişkin olmak “BEN” olacak kadar özgür, “BİZ” olabilecek kadar da ilişkide kalabilmektir. Hem bağlı, hem bağımsız olabilmeyi becerebilmektir.

• Kendi isteklerimizi, arzularımızı gerçekleştirebilme kararı ve sorumluluğunu tek başımıza üstlenebilmektir. Gerçekleşmeyen isteklerimizin faturasını başkalarına kesmemeyi öğrenebilmektir. 

• Kökeni çok gerilere dayanan bilinçdışı suçluluk duygularıyla baş etmeyi başarabilmektir. Çok sevdiğimiz ve bizi sevdiğinden emin olduğumuz insanlara dahi zaman zaman olumsuz duygular besleyebileceğimizi, bunun sevdiklerimize zarar vermeyeceğini kabullenmemizdir. Bizi mutlu eden şeyleri yapmamızın, onlardan çalınmış mutluluklar olmadığını fark edebilmemizdir.

• İnsana dair olumlu ve olumsuz tüm duygularımızı üstlenebilmektir. Aynı anda birden fazla duygumuz, birbiriyle çelişen düşüncelerimiz olabileceğini kabullenebilmektir.  Çelişen duygu ve düşüncelerimizi elde tutmanın, hazmetmenin, üstesinden gelmenin bize düştüğünü öğrenebilmektir.

• Sadece kendi hayatımızın merkezinde yer alabileceğimizi, başkalarının hayatında merkez olamayacağımızı bilmektir. Diğer bir değişle, herkesin kendine ait bir hayatı olacağının, bu hayatının sınırlarını korumanın ve geliştirmenin, daha da ötesi kendi hayatını yaşamanın kesinlikle şart olduğunun hakkını verebilmektir.

• Yalnızlığımızın içinde huzur bulmayı kabullenmek buna rağmen yalnızlığımızın dışına çıkabilmeyi becerebilmektir.

"Yetişkin olma" listesine başka birçok madde eklenebilir. Hepsi de en az yukarıdakiler kadar “güzel ve özlü sözler” şeklinde kalır. İçini doldurmak ise ne kaç yaşında olduğumuza, ne iş hayatındaki başarı ya da başarısızlıklarımıza, ne okuyup da bitirdiğimiz okullara, ne de sahip olduklarımıza bağlıdır. Buradan ifadeyle, aslında yetişkin olmak yaşam boyu devam eden içsel bir yolculuk, değişim ve sürekli yenilenme halidir. 

Bakıldığında “yetişkin olmak” duraklamak değil, hem sürekli hareket halinde olabilmek hem de gerektiğinde durmayı, soluklanmayı bilebilmektir. Canlı bir şekilde yaşama eşlik edebilmek;iyi ve güzel anlar kadar olumsuz olan anları da üstlenip, bir bütün olarak YAŞAYABİLMEKTİR... Yaşamak, yaşanan anların keyfini çıkarabilmek, keyif alamadığımız hayatlarımızı yeniden yapılandırma cesaretini gösterebilmektir... 

SEÇİL ÖZBEKLİK, Uzman Psikolojik Danışman