ÇOCUKLARDA KABA VE SAYGISIZ DAVRANIŞLAR BÜYÜME BELİRTİSİ DEĞİLDİR!
18-36 ay arasındaki çocuklar ile ergenlik dönemindeki gençler anne-babalarıyla sık sık tartışabilirler. Yaklaşık 3 yaşından başlayarak 6-7 yaş civarına kadar geçen süre içinde pek çok çocuk, özellikle hemcins ebeveyniyle (kızlar anneleriyle, erkekler de babalarıyla) rekabete girebilir ve sık sık tartışmalara yol açabilirler. Anaokulu ve ilkokul çağlarındaki pek çocuk arkadaşlarıyla kavga edebilir. Genel olarak pek çok çocuk, isteklerinin yerine getirilmesi için hem yaşıtları, hem de büyükleriyle çatışmaya girebilir. Sorunlarını kendi başlarına ve duruma uygun bir şekilde çözümlemeyi öğrenene kadar geçen süre içerisinde çocukların tartışmaya neden olabilecek bazı davranışları, hem yetişkinler hem de yaşıtları tarafından bazen kaba veya küstah olarak nitelendirilebilir. Buna rağmen sürekli olarak kaba ve küstah davranışların sergilenmesi çocuklar için gelişimsel olarak normal ve doğal bir süreç olarak değerlendirilemez.
Bu davranışlar belli bir yaşta ortaya çıkıp, sonradan ortadan kalkmazlar. Aksine, bu tip davranışlar sergileyen çocuklara uygun iletişim yöntemleri öğretilmezse, “küstahça”, “saygısızca”, “kaba” davranışlar çocuklarda kalıcı özellikler göstermeye başlar. Bu davranış özellikleri her çocukta gözlenmez. Kaba veya küstah davranışlar her yaştaki insanda görülebilecek, iletişim problemlerine yol açan davranışlardandır. Bazen ana-babalar bu tip davranışlar sergileyen çocuklarının, “bağımsızlık” ya da “”büyüme” belirtileri gösterdiğine inanabilirler. Bu yanlış bir inançtır.
Küstahça davranışlar ne bir büyüme ne de bir bağımsızlaşma göstergesidir. Bağımsızlaşmak, kişinin çevresindeki insanlarla ilişkisini kopartması anlamına gelmez; halbuki kaba ve küstah davranışlar kişinin çevresindeki insanlarla ilişkisinin kopmasına yol açabilir. Çocukların bu tip davranışları alışkanlık haline getirmesi halinde çocuklar yeterince yakın ve içten ilişkiler kuramazlar, uzun vadede yalnız kalırlar ve mutsuz olurlar. Bu yüzden de, kaba ve küstahça davranışları alışkanlık haline getirmiş çocuklara, sağlıklı iletişim kurma şekillerinin öğretilmesi ve bu davranışlarının üstesinden gelebilmeleri için yardım edilmesi gerekir.
Yukarıda da değindiğim gibi, her çocuk bu şekilde davranacaktır diye bir kural yoktur. Buna rağmen bazı çocuklar bu şekilde davranmayı seçebilirler. Çocuklara doğru davranmayı öğretebilmek için önce davranışlarının sebeplerine bakmak, sonrasında da davranışları değiştirebilmek için uygun yöntemleri kullanmak gerekir. Önce çocukların bu şekilde kaba veya küstah tavırlar sergilemelerine yol açabilecek nedenlerden bazılarına bakalım:
1. Öğrenme: Bir çocuğun etrafındaki bireyler genel olarak insanlara saygısızca davranıyorsa, çocuk da bu davranış şeklini öğrenebilir. Çevresindeki arkadaşları veya büyükleri tarafından “küstah” veya “saygısız” olarak nitelendirilen çocukların bir kısmının aile ortamları içerisinde sıklıkla bu tip davranışların sergilendiği gözlenebilir. Özellikle çocuğun kendisine örnek aldığı kişiler bu tip davranışları etrafındakilere karşı kullanıyorsa, çocuk bu davranış şeklinin en uygun yol olduğu fikrine kolaylıkla kapılabilir. Böylece çocuk insanları aşağılamanın, onlara hakaret etmenin, saygısızca davranmanın “normal” olduğunu düşünmeye başlar. Örneğin, anne babasının kendi arasında birbirlerine saygısızca davrandığını, hakaret ettiğini sürekli gören bir çocuk, bir süre sonra kendisi de bu şekilde davranmaya başlayabilir. Büyükleri tarafından sürekli eleştirilen, kendisine sürekli hakaret edilen bir çocuk da bu davranışları etrafındakilere göstermeye başlayabilir. Dolayısıyla, çocuklarının olumsuz davranışlarını değiştirmek isteyen ana-babalar öncelikle bu davranışları kendilerinin ne kadar sergiliyor olduklarına bakmalıdırlar. Anne babalar, çocuklarında gözledikleri davranışların, aile üyelerinin birbirlerine karşı alışkanlık haline getirdiği davranışlardan olduğunu fark ederlerse, çocuklarından önce aile içindeki iletişimi değiştirmek için uğraşmalıdırlar.
2. Güvensizlik: Çocuklar kendilerine yeteri kadar güvenmiyorlarsa, etrafındakilerden sürekli hakaret ya da aşağılama duyacaklarına inanırlarsa, başkaları yapmadan önce bu davranışları kendileri göstermeye başlayabilirler. Dolayısıyla etrafındaki insanlara saygıyla davranmayı öğreteceğimiz çocuklara önce onların da saygı duyulabilir, değerli bireyler olduklarını öğretmek, kendilerine güven duymalarını sağlayabilmek gerekebilir.
3. Sınırsızlık: Çocuklar büyükleri tarafından yol gösterilmeye, gerektiğinde hatalı davranışlarına “dur” denmesine ihtiyaç duyarlar. Buna rağmen, bazı yetişkinler çocuklarına “dur” demenin çocuklarını yaralayacağını, üzeceğini düşünerek çocuklarına sınır koymakta zorlanırlar. Böyle ebeveynlerin çocukları aile içinde her dediklerinin yapılmasına, her isteklerinin gerçekleştirilmesine alışırlar. Bu durum çocuk açısından en azıdan iki olumsuz sonuca yol açar. Kendisine sözünü dinletemeyen bir ebeveyne sahip olan çocuk genellikle o ebeveynine saygı duymaz. Diğer yandan ise dışarıdaki hayatta da insanlardan istediği her şeyin gerçekleştirilmesini, her kuralı kendisinin koymaya hakkı olduğuna inanmaya başlayabilir. Bu isteklerini karşılamayan herkese de saygısızca davranmaya hakkı olduğunu düşünmeye başlayabilir. Dolayısıyla, bazı durumlarda etrafındaki insanlara saygısızca veya küstahça davranan çocukların önce sınırlarını bilmeleri, nerede nasıl davranabileceklerini öğrenmeleri gerekir. Bu çocuklara kendi haklarını korurken, başkalarının haklarına da saygı duyabilmeyi öğretmek gerekir.
4. İntikam almak: Çocuklar, kendilerine gönderilen mesajları yetişkinlerden çok daha doğru ve dolaysız algılarlar. Kendilerine karşı saygısızca hareket edildiğini, bireyselliklerinin önemsenmediğini, kendisine değer verilmediğini hisseden çocuk, kendisine davranıldığı şekliyle karşısındakine yanıt verir. Yani, çocuk da kendisine davranıldığı gibi saygısızca ve küstahça davranmaya kalkar. Bir şekilde aslında karşısındaki kişiden öcünü almak ister. Çocuğun herhangi bir davranışı kişide kızgınlık ve intikam duygusu yarattığında, özellikle yetişkinlerin çocuk da bu duyguları yaratıp yaratmadıklarına bakmaları gerekir. Örneğin, bir çocuk “sana ne, sen bana karışamazsın” dediğinde bu sözleri söyleyerek bizi aşağılamaya çalışmasına yol açacak şekilde onu aşağılayıp aşağılamadığımıza bakmamız yerinde bir yaklaşım olabilir. Onun doğal bir hakkına saygısızlık göstermiş ya da onda önemsenmediği, umursanmadığı duygusunu yaratmış olabiliriz.
5. Yanlış değerlendirme: Bazen çocuklar için çok normal olabilecek ve yaşıtı her çocukta gözlenebilecek davranışları yetişkinler saygısız ya da küstah olarak niteleyebilirler. Bununla birlikte, sinirleri bozuk ya da başka bir olaya/duruma öfkelenmiş olan yetişkinler, çocukların bazı davranışlarına gereğinden fazla tepki gösterebilirler. Bu durumda da çocuk, davranışıyla saygısızlık göstermeyi amaçlamadığı halde “saygısız” ya da “küstah” olarak eleştirildiğinde haksızlığa uğradığını düşünerek gerçekten küstahça ya da saygısızca davranmaya kalkabilir. Böyle durumlarda yetişkinlerin önce çocuklara gösterdikleri davranışın yerinde olup olmadığını kontrol etmelerinde fayda olacaktır. Böylece, gereğinden fazla uzayabilecek tartışmaların önü alınmış olabilir.
Kaba, küstah ve saygısız davranışlar içinde aşağılama, hakaret, kızgınlık, misilleme/intikam, değersizleştirme, önemsizleştirme gibi olumsuz özellikleri barındırırlar. Yaşı kaç olursa olsun ve bununla hangi ortamda karşılaşmış olursa olsun, kendisine kaba ve küstah davranıldığını hisseden kişi aşağılanma, güvensizlik, değersizlik, kızgınlık, kışkırtılma, v.s gibi olumsuz duyguları yaşar. Bu olumsuz duygular neticesinde de, kendisine bu duyguları hissettiren kişide kendi hissettiği olumsuz duyguları yaratabilmek için harekete geçer. Yaşadığı kızgınlığın neticesinde de genellikle kızgınlığını gösterecek ve yaptığıyla karşısındakini kızdıracak şeyler yapar. Bir başka değişle intikam alır aslında.
En iyi şartlarla, kendisinde bu olumsuz duyguları yaratan kişinin yanından uzaklaşır. Bu olumsuz tutumların ve duyguların yer aldığı iletişim şekillerinin sonu çoğunlukla ağız dalaşları, sözlü hatta fiziksel kavgalarla sonlanır. Hem bu şekilde olumsuz davrananlar, hem de bu davranışlara maruz kalanlar üzülür ve mutsuz olurlar.
Ebeveynlerin en önemli görevlerinden biri çocuklarını önlenebilir mutsuzluklardan korumak ve doğru iletişim yollarını öğretebilmektir. Bu doğrultuda çocuklarının bireyselleşebilmelerine olanak saylayacak, kendilerine güvenebilmelerine yardımcı olacak iletişim yollarını çocuklarıyla birlikte öğrenmeleri, kaba ve saygısız davranışları engellemeye çalışırken çocuklarına karşı kaba ya da saygısızca davranmamaya çalışmaları önemlidir. Saygısızca davranan çocuğuna aynı şekilde saygısızca karşılık veren ebeveyn, yine saygısızca bir karşılık alacaktır. Çocuklarının davranışları bazen ana-babalarda kızgınlık, aşağılanma, değersizlik, v.s gibi olumsuz duygular yaratabilir. Buna rağmen çocuklarının kendilerinde yarattığı duygulara kapılarak onlara karşılık vermeleri, istemedikleri davranışın pekiştirilmesine yol açabilir. Yani, burada bir yandan uygun olmayan davranışı uygun olanla değiştirmek, diğer yandan da aynı şekilde uygunsuz bir karşılık vermemek gerekir.
Bireyselleşmek ve bağımsızlaşmak başkalarının haklarını hiçe saymak, önemsememek, kendisinden başka kimsenin ne hissedeceğine aldırmamak, sadece kendi istediklerini yapmak anlamına gelmez. Bunu çocuklarımıza öğretirken hem onların bireysel haklarına önem vermek, hem de saygısız veya küstahça davranışlarına engel olarak yalnız kalmalarını önlemek gerekir.
SEÇİL ÖZBEKLİK
Uzman Psikolojik Danışman
*Bu makale Bebeğim ve Biz Dergisi, sayı:12, Aralık 2007’de yayınlanmıştır.