Anasayfa / Aile / AİLE VE ANNE-BABA MAKALELERİ / KARDEŞTİR, KISKANIR!


  
KARDEŞTİR, KISKANIR!

Kardeşler arasında kıskançlığın varolması doğal ve beklenen bir durumdur. Sevgi ve dayanışma kadar, kıskançlık duyguları da kardeşler arasında sıkça yaşanır.  Bu noktada kardeş kıskançlığı iyi huylu ve kötü huylu olarak iki uçta tanımlanabilir.

İyi huylu kıskançlıkta, kardeşlerin arasındaki ilişkiyi tanımlayan temel duygu “kıskançlık” değildir; sevgi ve dayanışmanın yanında kıskançlık da doğal olarak yaşanır. Bu tür ilişkilerde kardeşler birbirlerine imrenebilirler; kardeşlerinde bulunan özelliklerin kendilerinde de bulunmasını isteyebilirler. Kendileri için biricik olan anne babalarının ilgisinden daha fazla yararlanabilmek, varoluşlarını sergileyebilmek, haklarını savunabilmek için zaman zaman sürtüşür, çekişir ve rekabet ederler. Burada tür kardeş ilişkilerinde kıskançlık duyguları belirli davranış sınırları içinde ifade bulur; davranışın amacı karşısındakine zarar vermek değil, kendini göstermeye çalışmaktır. Bu durumlar anne baba tarafından  “yasak”, “günah”, “ayıp”, “kötü” gibi ifadelerle karşılanmak yerine “doğal” olarak değerlendirildiğinde, doğru tutum ve davranışlarla yönlendirilebildiğinde çocukların gelişimi açısından yararlı ve öğreticidir.

Kardeş kıskançlığının kötü huylu bir hal almasında, kıskançlığın çocukların gelişiminde, kardeşler arasında ve aile içi ilişkilerde zararlı bir noktaya ulaşmasında en önemli etken çoğunlukla anne babanın tutum ve davranışlarıdır.  Dolayısıyla kardeş kıskançlığının kötü durumlara vardığı ailelerde, sadece kıskançlık yaşayan, birbirlerine zarar veren kardeşler için değil, aile yapılanmasının ve özeliklerinin yardım alması gerekir.

Kardeşler arasında görülen kıskançlığın çıkış noktası çoğunlukla anne babalarının ilgisini ve sevgisini paylaşamamaktır. Aslında çocuklar anne babalarını paylaşmaları gerektiğini düşünürken; anne babaların her bir çocuğuna yöneltebileceği farklı ve özel bir sevgisi olduğunun farkına varamayabilirler. Paylaşamadıkları anne babalarının sevgileri değil, zamanları olur çoğu zaman.  Çocuklar anne babaları için tek ve özel olmayı arzular; neticede her çocuğun tek bir annesi, tek bir babası vardır. Aynı çocuktan farklı zaman dilimlerinde ve farklı gelişim evrelerinde anne babasını tanımlaması istendiğinde çocuğun ifadesi ve değerlendirmeleri sürekli değişir. Diğer yandan kardeşlerden ayrı ayrı anne babalarını anlatmaları istendiğinde, çoğunlukla farklı yorumlarla karşılaşılır. Çocuklar yaşlarına, kişisel özelliklerine, anne babasıyla kurdukları ilişki şekillerine göre değerlendirme yaparlar. Doğası gereği her çocuğun tanıdığı, ilişki kurduğu anne babası, kardeşlerinin anne babasından farklıdır.

Tam da bu nedenlerle anne babaların her çocuğuna aynı şekilde ve eşit davranmaya çalışması, her birini çok sevdiğini anlatmaya veya kanıtlamaya uğraşması gereksiz bir çabadır. Anne babanın çocukları arasında ayrım yapmadığına öncelikle kendilerini inandırabilmeleri, çocuklarını iyi tanıyıp anlayabilmeleri, çocuklarının kişiliklerine, yaşlarına, ihtiyaçlarına uygun tavır ve tutumları sergileyebilmesi çoğunlukla kardeşler arasındaki olumlu ilişkileri de güçlendirir.

Hiçbir anne baba çocuğuna eşit davranamaz; adil davranması yeterlidir. Örneğin bir yaşındaki çocuğun ihtiyacı ile beş yaşındaki çocuğun ihtiyacı farklıdır. Biri daha fazla fiziksel bakım ve ilgiye ihtiyaç duyarken, diğerinin sohbet etmeye, anne babasıyla ortak aktiviteler yapmaya, kendi başına vakit geçirebilmeye, bununla birlikte arkadaşlarıyla sosyalleşmeye ihtiyacı olur. Büyük çocuğu kıskanacak diye annenin küçük çocuğa daha az fiziksel ilgi ve yakınlık göstermesi, kardeşinin yanında öpüp okşamaktan kaçınması küçük çocuğun ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanamaması anlamına gelir. Aksine abartılmadan, gereğince ve ihtiyacı kadar sevip okşanan kardeşini gören büyük çocuk kardeşini nasıl sevebileceğini öğrenirken, küçük çocuğun da ihtiyaçları karşılanmış olur. Diğer yandan büyük çocuğa, küçük olanla ilgili çok fazla ve yaşının üzerinde sorumluluk verilmesi, “sen artık büyüdün” diyerek anne babasından görebileceği ilgi ve zamanın kesilmesi, arkadaşlarıyla birlikte ya da kendi başına geçireceği zamanlar için “acaba kendini yalnız hissediyor mudur?” diye kaygı duyulması da doğru değildir. Tam tersine büyük çocuğun kardeşinden sonra anne babasıyla geçireceği zaman bir miktar azalacak olsa da kurulan ilişkinin niteliğinde bir farklılık olmayacağının davranışlarla gösterilebilmesi gerekir. 

Karı-koca ilişkisinde ihtiyaç duydukları tatmini bulan çiftler hem çocuklarına hem de eşlerine ilgi, özen ve sevgiyi uygun şekillerde iletebilirler. Bu tip evliliklerde çocuklar bir yandan ihtiyaçları olan sevgi ve ilgiyi alır, diğer yandan ilgi ve sevginin farklı şekillerde gösterilebileceğini öğrenir. Dolayısıyla aileye bir kardeşin eklenmesinde daha az zorluk yaşarlar. Ancak sorunlu evliliklerdeki karı kocalar, eşlerinden alamadıkları sevgiyi çocuğundan almaya çalışırken aile içinde karı-koca sistemi yok olur; sadece anne-çocuk, baba-çocuk ilişkileri yaşanmaya başlar. Anne ya da babasının “sadece kendisine yönelen” sevgisine alışkın olan çocuklar ise, kardeşin gelişinden sonra sevgi ve ilgiyi paylaşmak zorunda kaldıklarını hisseder ve zorlanırlar.    

Aslında kardeş sahibi olmak güzeldir. Kıskançlıklar yaşansa da, kardeşler arasındaki sevginin yeri çok özeldir. Kardeşler arasındaki güzelliklerin yaşanabilmesi için gerekli ortamı hazırlayacak olan ise anne babalardır. Yapılabilecekler ise öyle çok da fazla değildir ve şöyle sıralanabilir:

1. Anne babalar kıskançlığın doğal bir duygu olduğuna önce kendilerini inandırmalıdır. Kıskançlık duygusu tanınmalı ve kabullenmelidir. Bu duygunun abartılması ya da engellenmesi gereksizdir. Engellenmesi gereken, çocuklar arasında zarara yol açabilecek davranışlardır. Zarar veren davranışların engellenmesi de sürtüşmelerin olduğu anlarda müdahale etmekle değil, her çocuğun ihtiyacının uygun şekilde karşılanabilmesiyle mümkün olur.
 
2. Büyük çocuğun küçüğün gelişine hazırlaması önemli bir noktadır. Bebek dünyaya gelmeden büyük çocuğun küçüklüğüne ait fotoğrafların, video çekimlerinin, giysilerin, büyürken geçirdiği evrelerin küçük olanla yaşı elverdiğince paylaşılması hazırlık aşamasında yapılabileceklerdendir.

3. Büyük çocuğa kaldırabileceğinin üzerinde sorumluluk yüklememek gerekir. Küçüğün gelişiyle büyük olandan  “bakıcı” veya  “yetişkin” tavırları beklenmemelidir. Mümkün olduğunca alışkın düzenine devam edebilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına özen gösterilmelidir.

4. Kardeşler anne ve babaları arasında paylaşıldıkları kaygısından, “sen annenin oğlusun”, “sen babanın kızısın” tanımlamalarından uzak tutulmalıdır. Bazen bir çocuk babasının beklentilerini daha iyi karşılarken, diğer çocuk annesinin beklentilerine uygun davranabildiği görülür. Bazen de anne baba arasında yaşanan karı-koca çatışmalarına, çocukların paylaşılması üzerinden devam ettirildiğine rastlanır. Her iki durum da, kardeşlerin kuracakları ilişkilerin niteliğine kötü yansır. Çocukların hem anneleri, hem de babaları tarafından sevildiklerini ve beğenildiğini hissetmeye, onaylanmaya ve kabul görmeye ihtiyaçları vardır.

5. Çocukların kendilerini güçsüz, yetersiz ve değersiz hissedebilecekleri kardeşler arası kıyaslamalardan uzak durulmalıdır. Her çocuk farklıdır, özeldir ve kimseye benzemek zorunda değildir.
      
6. Çocuklar arasında sevgi ve ilginin paylaşımı noktasında adil olunmalıdır. Her çocuğun ihtiyacı yaşına ve kişiliğine göre uygun şekilde belirlenmeli ve karşılanmalıdır.

7. Çocukların aralarındaki çatışmaları kendi başlarına çözülebilmesine olanak tanınmalı, kardeşler arasındaki çatışmalarda anne babalar hakemlik görevi yapmamalıdır. Anne babaları yanlarında olmadığı durumlarda kardeşler çoğunlukla kavgalarını uygun şekilde sonlandırabilir, birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini öğrenebilirler. Ancak anne babanın hakemlik görevini üstlendiği, haklıyı haksızı bulmaya çalıştığı, kardeşleri birbirlerinden korumaya çalıştıkları durumlarda genellikle kardeş kavgaları sonlanamaz ve şiddeti artarak devam eder.

8. Kardeş kıskançlığının çocuklar ve aile içi ilişkilerde çözülemeyecek sorunlara yol açmaya başlamasının sinyalleri iyi değerlendirilmeli ve gerektiğinde profesyonel yardım alınmalıdır.        

SEÇİL ÖZBEKLİK
Uzman Psikolojik Danışman

*Bu makale Çocuğum ve Ben Dergisi, sayı:46, Nisan 2007’de yayınlanmıştır.